Buca Otuz Ağustos İlköğretim Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Buca Otuz Ağustos İlköğretim Okulu

Okulun Öğrencileri Tarafından Kurulan Sitesi
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fatih Sultan Mehmed Tarafından İstanbul'un Yeniden İnşası..........

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
BoTaN
..::AdMiN::..
..::AdMiN::..



Mesaj Sayısı : 142
Kayıt tarihi : 14/01/08

Fatih Sultan Mehmed Tarafından İstanbul'un Yeniden İnşası.......... Empty
MesajKonu: Fatih Sultan Mehmed Tarafından İstanbul'un Yeniden İnşası..........   Fatih Sultan Mehmed Tarafından İstanbul'un Yeniden İnşası.......... EmptyPtsi Şub. 18, 2008 5:05 pm

Fetihten önce İstanbul ancak ölü bir şehirdi. Fâtih Mehmed onu, tek­rar siyâsî ve iktisâdî bir imparatorluk merkezi yapmak için büyük bir ener­jiyle çalıştı; bunun netîcesinde, şehrin yeniden inşâsında olduğu kadar hızla iskân edilmesinde de hayli mesâfe kat’etti.


Çok sayıda kaynaktan elde ettiği güçlü delillere dayanan A. M. Schneider[1], İstanbul’un, 1204’te Latinler tarafından işgâlinden sonra nasıl uzun bir gerileme dönemine girdiğini, işgal süresince nasıl bir köy durumuna geldiğini, bağların ve tarlaların şehir surları içindeki geniş bir sâhaya na­sıl yayıldığını gösterir. Osmanlılar tarafından zaptından önce şehrin nüfûsu, âzamî 50.000 olarak tahmin edilmekteydi. 1454’te Patrik yapılan Scholarios, İstanbul’u o zaman “büyük bir kısmı boş, yoksullukla perişan olmuş harâbe bir şehir” olarak tasvir eder.


1453’te Fâtih Mehmed, müstakbel başkentinin, ellerine harabe bir şe­hir olarak düşmesini istemediğinden, nihâî umûmî taarruzu yapmaya karar verdiğinde İmparatora, şehri yağmadan korumak için teslim etmesi gerek­tiğini teklif ve buna karşılık kendisine Mora despotluğunu vaat eden bir elçi göndermişti. Fethin ardından, İmparatordan sonra en nüfuzlu adam olan Lukas Notaras’ı huzûruna çağırmış ve öfkeli bir şekilde, şehri teslim etmesi için niçin İmparatoru iknâ etmediğini sormuş; bu yapılmış olsaydı şehir, pek çok zarardan, tahripten ve bir o kadar can telef olmaktan kur­tulmuş olacaktı demişti[2]. Notaras ise şehri teslim etmeye niyetlenmiş olduklarını, ancak müdâfaaya iştirak eden Latinlerin böyle bir teşebbüse şid­detle karşı çıktıklarını belirterek, ne İmparatorun ne de kendisinin bunu yapacak güce sâhip oldukları karşılığını vermişti[3]. Nihâyet Fâtih, umûmî taarruz ve yağma husûsunda verdiği karârı orduya îlan etmişti. İslâm hukû­kuna göre, bu kaçınılmazdı. Bu hukuk, teslim tekliflerini reddeden ve mu­kāvemete kalkışan düşmanın esir alınması gerektiğini ve mallarının, Müslüman muhâriplerin helâl kazancı sayılmasını âmirdi. Fâtih, yağmaya mü­saade ederken hiç bir yapının tahrip edilmemesini kat’î sûrette şart koş­muştu. Üç günlük yağmanın sona erişinden hemen sonra büyük bir ener­jiyle şehrin muhâfaza ve restorasyon meselesine başladı. Fâtih’in sara­yında yaşamış olan çağdaş târihçi Kritovoulos, onun fetihten sonra “ilk iş olarak, şehri sâdece eski hâline getirmek için değil, fakat mümkün oldu­ğunca daha mükemmel bir şekilde îmar ve iskân etmek için plân yaptığı­nı” bize bildirmektedir.



Fetih öncesi, nüfûsun bir kısmı şehri terk etmiş ve kaçmış, geri kalanlar da ordu tarafından esir alınmıştı; kalenin kuvvet kullanılarak zaptedilmiş olması, “şehri boş ve tenhâ bir hâle getirmişti”. Fâtih, çok sayıda Rum’un, sâhiplerine fidyelerini ödemeleri şartıyla serbest bırakıldıklarını irâde etti[4]. Fidye parasını kazanmalarına imkân sağlamak için, tanzim etmiş olduğu geniş inşaatlarda çalışmalarına müsaade etti. Fakirlere para dağıtmayı, halkın gönlünün kazanılmasının bir yolu olarak gördüğü için sık sık şehri gezmeye çıktı[5]. Kezâ, şehirden kaçınış olanların verilen mühlet içinde geri dönmeleri hâlinde, evlerinin barklarının kendileri için tâmir edileceğini bildirdi; hattâ nüfûsu İstanbul’a celbetmek arzûsu ile, İtalyan­lara muhâlif olarak tanınan Megadux Lukas Notaras’a bir vazîfe vermek düşüncesiyle teşebbüse geçti. Bununla berâber “bâzı kişiler” böyle bir teşebbüsün yaratacağı tehlikeler üzerinde ısrar ederek, Sultan’ı bu dü­şüncesinden vazgeçirmeye muvaffak oldular[6]. 16 Ağustos 1453 târihli bir mektûba göre, Fâtih, Silivri ve Galata halkını İstanbul’a naklederek burada yerleştirmişti[7].


Bütün hükümdarlığı süresince Fâtih’in yegâne zihnî meşgûliyeti, İstan­bul’u, imparatorluğunun hakîkî bir devlet merkezi yapmak olmuştu.



Haziran 1453’te İstanbul’dan ayrılmadan önce Fâtih, Süleyman Bey’i İstanbul’un ilk sübaşısı ve Hızır Bey’i[8] ilk kadısı olarak tâyin etti; şehrin yeniden düzenlenmesini ve baş vazîfeleri olarak surların restorasyonunu bunlara tevdî etti. Kezâ, Yedikule sitesi üzerine müstahkem kale yapılma­sını emretti[9]. Aynı zamanda şehrin merkezinde (şimdiki Üniversite arsa­sında) kendisi için bir saray inşâ edilmesini buyurdu. Müteâkıben, vezir­lere, beylere ve kapı-kulu erkânına bundan sonra “pây-i tahtım İstanbul’dur” diye bildirdi[10].


Onu, şehrin yeniden îmar ve iskânı için derhal Anadolu’dan ve Ru­meli’den insan nakli usulleriyle meşgul görüyoruz, Dukas’a göre[11], ilk defa 5.000 âile gönderilmesini istemişti. Iorga tarafından yayımlanan bir mektup[12], bize onun, Anadolu’dan 4.000 ve Rumeli’nden yine 4.000 âilenin sürülmesini emrettiğini göstermektedir. Bunlar Hristiyan, Müslüman ve Yahûdîler olmalıdır, Fâtih, boş evlerin yeni yerleşenlere bedâva dağıtıla­cağın da îlan etmişti. O, bu tedbirleri aldıktan sonra, Edirne’deki sarayına dönmek üzere İstanbul’dan ayrılmıştı (21 Haziran 1453}.



Fâtih, aynı yılın sonbaharında İstanbul’a geri döndü. İlk ve en başta gelen düşüncesi. İstanbul’un yeniden tanzim ve inşâsı idi. Fakat, Fâtih’in bilhassa İstanbul’a çekmek istediği varlıklı kişilerin, âile ocaklarını terk etmek istememelerinden meydâna gelen gecikmeleri, yeniden îmar ve is­kân işine zarar veriyordu[13]. 6 Ocak 1454’de Fâtih, Latinlere muhâlefeti ile tanınan Scholarios’u İstanbul Patriği tâyin etti. Bundaki maksatlarından biri, şehirden kaçmış olan Rumları İstanbul’a geri çekmekti. Daha sonra Bursa’ya geçti; burada bâzı sert tedbirler alarak ve sübaşıların çoğunu de­ğiştirerek 35 gün kaldı[14]. Zengin ve fakir çok sayıda kişinin seçilmesini ve zorla İstanbul’a gönderilmesini emretti (bu muâmele, “sürgün” olarak târif edilmekteydi). Bu şehirden sürülenlere dâir Bursa Şer’iyye sicillerindeki kayıtlar hâlâ durmaktadır. Bu yolla 1454 ve 14o5 yıllarında mühim mik­tarda insanın İstanbul’a getirildiği ve burada iskân edildiği görülüyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bucaotuzagustos.yoo7.com
 
Fatih Sultan Mehmed Tarafından İstanbul'un Yeniden İnşası..........
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Buca Otuz Ağustos İlköğretim Okulu :: Ödevler.. :: Ödev Arşivi...-
Buraya geçin: